Kadına Yönelik Şiddet Küresel Bir Sorundur, Çözümü İse Kök Nedenlerle Mücadele ve Toplumsal Uzlaşıdan Geçer
Memur-Sen Kadın Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle bir açıklama yayınladı.
Kadınlara yönelik şiddetin tüm dünyanın ortak problemi olduğuna vurgu yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı;
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Şiddetin sadece kadınlar üzerinden konuşulmasına, failin erkeklerden ibaret görülmesine ve ev içi şiddetin, aile müessesesini adeta hedefe oturtan kışkırtıcı bir üslupla ele alınmasına karşı olduğumuzun altını önemle çizmekle beraber; en yaygın insan hakları ihlallerinden birisi olan kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin her daim gündemimizde olduğunun da bilinmesini isteriz.
Sözün başında vurgulamak gerekir ki bu sorun, sadece bizim; ülkemizin veya bölgemizin değil tüm dünyanın, yeryüzünün ortak problemidir. Dün ortaya çıkmış bir mesele değil, tarihi ve sosyolojik arka plana sahip oldukça köklü ve etraflı bir olgudur. Nitekim araştırmalara göre Amerika’dan Japonya’ya kadar tüm dünyada her üç kadından biri, yani yaklaşık 736 milyon kadın, hayatları boyunca en az bir kez yakınları tarafından şiddete maruz kalmaktadır.
Dünya üzerinde, insan kaçakçılığına maruz kalanların %72’si, kadın ve genç kızlardan oluşurken AB’de her 10 kadından biri en erken 15 yaşında siber zorbalığa uğramakta ve risk, 18-29 yaş arası genç kadınlar için en yüksek seviyede seyretmektedir. Kadına şiddette OECD ülkeleri arasında %36 ile 4. sırada yer alan Amerika Birleşik Devletlerinde her 73 saniyede bir kişi ve her 6 kadından biri tecavüze uğrarken hayat standardının oldukça yüksek olduğu ülkelerden Yeni Zelanda’da kadına şiddet oranı %35, Danimarka’da %32, İngiltere’de %29, İsveç’te % 28, Belçika’da %24 olarak kaydedilmekte, Almanya’da ise ev içi şiddet mağdurlarının %70,5'ini kadınlar oluşturmaktadır.
Benzer şekilde, yapılan araştırmalarda Brezilya’da her 11 dakikada bir kadının tecavüze uğradığı kayıtlara geçerken, tacize maruz kalan kadın oranı Hindistan’da %79, Vietnam’da %87, Kamboçya’da ise %77 olarak açıklanmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin en acımasız boyutunu ise kuşkusuz savaş ve çatışma ortamında görmekteyiz. Nitekim İsrail’in 7 Ekim 2023’ten beri aralıksız devam eden saldırılarında 17.215 çocuk ve 11.742 kadın katledilmiştir ki bu soykırım hâlen devam etmektedir. Hayatta kalanlar ise her gün açlık ve yoksullukla boğuşmakta, sağlık hizmetine ulaşamamakta, gebe kadınlar sokaklarda doğum yapmakta, bebek ölümleri korkunç rakamlara ulaşmakta, kadınlar yardım kuyruklarında can vermektedir.
Keza, Dünyanın süper güçleri arasında sayılan Çin, 1 ile 3 milyon arasında insanın tutulduğu 1300’den fazla toplama kampında on binlerce Uygur Türkü kadına, yıllardır sistematik olarak tecavüz ve işkence uygulamaktadır.
Kadına yönelik şiddetle mücadele noktasında sarf edilen söylemler şayet samimiyse, önce Filistin’de yükselen kadın feryadının, akan kan ve gözyaşının durdurulması; Doğu Türkistan’ı yakıp kavuran kızıl zulme müdahale edilmesi gerekmektedir.
Uygar maskesi altında saklanan tüm barbar ülkeleri, kendi istatistiklerini masaya yatırıp nerede hata yaptıklarını muhasebe etmeye ve şiddeti Müslüman topluma özgü bir sorunmuş gibi lanse etmekten vazgeçmeye davet ediyoruz.
Bizler şiddete bütüncül bir perspektifle yaklaşıyor; mağdurun kadını erkeği, çocuğu yaşlısı, dili dini, mezhebi meşrebi yoktur diyerek mücadele sahasının topyekûn toplumun kendisi olarak görüyoruz. Şiddetin bahanesi olamaz düsturuyla şiddetin hiçbir türüne; yer, zaman, mekân fark etmeksizin müsamaha göstermeyeceğimizin altını çiziyoruz. “Kadın, toplumun temel taşı, geleceğin ilham kaynağıdır.”
Türk kültüründe ve aile yapısında kadın, her zaman özel bir yere sahiptir. Türk toplumunda kadına, yuvayı kuran ve geleceği inşa eden kişi olarak derin bir saygı duyulmuştur. Anadolu kadını, hem ailesinin temel direği hem de gerektiğinde vatanı savunan kahraman bir figürdür. Tomris Hatun’dan, Nene Hatun’a ve Kara Fatma’ya kadar tarihimiz, kadınların topluma liderlik ettiği nice örneklerle doludur.
Bununla birlikte, alın terinin kavgasını veren bir emek örgütü olarak kadın emeğinin hala ucuz, güvencesiz ve kolay vazgeçilir işgücü olarak görüldüğüne de dikkat çekmek istiyoruz. Çalışma hayatında şiddet ortadan kalkmadan kadın emeğinin korunmasından ve kadına yönelik şiddetle etkili bir mücadeleden söz edilemeyeceğini çok iyi biliyoruz.
Sadece mağduru değil, ailesini, çalışma arkadaşlarını ve dolayısıyla da bütün toplumu olumsuz etkileyen çalışma hayatındaki şiddetin önlenmesi ise evvela iş aile ve sosyal yaşam dengesinin kurulmasından geçmektedir. Bu minvalde, çalışma hayatına ilişkin geliştirilecek politikalarda kadınların analık haklarının korunmasının, ebeveynlerin kreş hizmetine kolay erişiminin sağlanmasının, ekonomik teşvikler yanında aile dostu vergi uygulamalarının da benimsenmesinin, tam istihdam güvencesiyle esnek çalışma modellerinin geliştirilmesinin ve ücretli izinlerin artırılmasının önemli adımlar olduğuna inanıyoruz.
Yaşamın her katmanına yayılmış olan şiddet olgusunun, toplumsal uzlaşı sağlanmadan ortadan kaldırılamayacağını biliyor; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününden başlayarak 10 Aralık İnsan Hakları Gününe kadar devam edecek olan 16 Günlük Aktivizm Kampanyası kapsamında, tüm sivil toplum örgütlerini, kamu kurum ve kuruluşlarını, kamuoyunu, insani ve ahlaki değerlerimizi merkeze alan ortak bir söylem ve eylem birliği geliştirmeye davet ediyoruz.
Memur-Sen Kadın Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle bir açıklama yayınladı.
Kadınlara yönelik şiddetin tüm dünyanın ortak problemi olduğuna vurgu yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı;
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Şiddetin sadece kadınlar üzerinden konuşulmasına, failin erkeklerden ibaret görülmesine ve ev içi şiddetin, aile müessesesini adeta hedefe oturtan kışkırtıcı bir üslupla ele alınmasına karşı olduğumuzun altını önemle çizmekle beraber; en yaygın insan hakları ihlallerinden birisi olan kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin her daim gündemimizde olduğunun da bilinmesini isteriz.
Sözün başında vurgulamak gerekir ki bu sorun, sadece bizim; ülkemizin veya bölgemizin değil tüm dünyanın, yeryüzünün ortak problemidir. Dün ortaya çıkmış bir mesele değil, tarihi ve sosyolojik arka plana sahip oldukça köklü ve etraflı bir olgudur. Nitekim araştırmalara göre Amerika’dan Japonya’ya kadar tüm dünyada her üç kadından biri, yani yaklaşık 736 milyon kadın, hayatları boyunca en az bir kez yakınları tarafından şiddete maruz kalmaktadır.
Dünya üzerinde, insan kaçakçılığına maruz kalanların %72’si, kadın ve genç kızlardan oluşurken AB’de her 10 kadından biri en erken 15 yaşında siber zorbalığa uğramakta ve risk, 18-29 yaş arası genç kadınlar için en yüksek seviyede seyretmektedir. Kadına şiddette OECD ülkeleri arasında %36 ile 4. sırada yer alan Amerika Birleşik Devletlerinde her 73 saniyede bir kişi ve her 6 kadından biri tecavüze uğrarken hayat standardının oldukça yüksek olduğu ülkelerden Yeni Zelanda’da kadına şiddet oranı %35, Danimarka’da %32, İngiltere’de %29, İsveç’te % 28, Belçika’da %24 olarak kaydedilmekte, Almanya’da ise ev içi şiddet mağdurlarının %70,5'ini kadınlar oluşturmaktadır.
Benzer şekilde, yapılan araştırmalarda Brezilya’da her 11 dakikada bir kadının tecavüze uğradığı kayıtlara geçerken, tacize maruz kalan kadın oranı Hindistan’da %79, Vietnam’da %87, Kamboçya’da ise %77 olarak açıklanmaktadır.
Kadına yönelik şiddetin en acımasız boyutunu ise kuşkusuz savaş ve çatışma ortamında görmekteyiz. Nitekim İsrail’in 7 Ekim 2023’ten beri aralıksız devam eden saldırılarında 17.215 çocuk ve 11.742 kadın katledilmiştir ki bu soykırım hâlen devam etmektedir. Hayatta kalanlar ise her gün açlık ve yoksullukla boğuşmakta, sağlık hizmetine ulaşamamakta, gebe kadınlar sokaklarda doğum yapmakta, bebek ölümleri korkunç rakamlara ulaşmakta, kadınlar yardım kuyruklarında can vermektedir.
Keza, Dünyanın süper güçleri arasında sayılan Çin, 1 ile 3 milyon arasında insanın tutulduğu 1300’den fazla toplama kampında on binlerce Uygur Türkü kadına, yıllardır sistematik olarak tecavüz ve işkence uygulamaktadır.
Kadına yönelik şiddetle mücadele noktasında sarf edilen söylemler şayet samimiyse, önce Filistin’de yükselen kadın feryadının, akan kan ve gözyaşının durdurulması; Doğu Türkistan’ı yakıp kavuran kızıl zulme müdahale edilmesi gerekmektedir.
Uygar maskesi altında saklanan tüm barbar ülkeleri, kendi istatistiklerini masaya yatırıp nerede hata yaptıklarını muhasebe etmeye ve şiddeti Müslüman topluma özgü bir sorunmuş gibi lanse etmekten vazgeçmeye davet ediyoruz.
Bizler şiddete bütüncül bir perspektifle yaklaşıyor; mağdurun kadını erkeği, çocuğu yaşlısı, dili dini, mezhebi meşrebi yoktur diyerek mücadele sahasının topyekûn toplumun kendisi olarak görüyoruz. Şiddetin bahanesi olamaz düsturuyla şiddetin hiçbir türüne; yer, zaman, mekân fark etmeksizin müsamaha göstermeyeceğimizin altını çiziyoruz. “Kadın, toplumun temel taşı, geleceğin ilham kaynağıdır.”
Türk kültüründe ve aile yapısında kadın, her zaman özel bir yere sahiptir. Türk toplumunda kadına, yuvayı kuran ve geleceği inşa eden kişi olarak derin bir saygı duyulmuştur. Anadolu kadını, hem ailesinin temel direği hem de gerektiğinde vatanı savunan kahraman bir figürdür. Tomris Hatun’dan, Nene Hatun’a ve Kara Fatma’ya kadar tarihimiz, kadınların topluma liderlik ettiği nice örneklerle doludur.
Bununla birlikte, alın terinin kavgasını veren bir emek örgütü olarak kadın emeğinin hala ucuz, güvencesiz ve kolay vazgeçilir işgücü olarak görüldüğüne de dikkat çekmek istiyoruz. Çalışma hayatında şiddet ortadan kalkmadan kadın emeğinin korunmasından ve kadına yönelik şiddetle etkili bir mücadeleden söz edilemeyeceğini çok iyi biliyoruz.
Sadece mağduru değil, ailesini, çalışma arkadaşlarını ve dolayısıyla da bütün toplumu olumsuz etkileyen çalışma hayatındaki şiddetin önlenmesi ise evvela iş aile ve sosyal yaşam dengesinin kurulmasından geçmektedir. Bu minvalde, çalışma hayatına ilişkin geliştirilecek politikalarda kadınların analık haklarının korunmasının, ebeveynlerin kreş hizmetine kolay erişiminin sağlanmasının, ekonomik teşvikler yanında aile dostu vergi uygulamalarının da benimsenmesinin, tam istihdam güvencesiyle esnek çalışma modellerinin geliştirilmesinin ve ücretli izinlerin artırılmasının önemli adımlar olduğuna inanıyoruz.
Yaşamın her katmanına yayılmış olan şiddet olgusunun, toplumsal uzlaşı sağlanmadan ortadan kaldırılamayacağını biliyor; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününden başlayarak 10 Aralık İnsan Hakları Gününe kadar devam edecek olan 16 Günlük Aktivizm Kampanyası kapsamında, tüm sivil toplum örgütlerini, kamu kurum ve kuruluşlarını, kamuoyunu, insani ve ahlaki değerlerimizi merkeze alan ortak bir söylem ve eylem birliği geliştirmeye davet ediyoruz.