YENİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILINDA SORUNLARA ÇÖZÜM ÜRETİLMELİ, BEKLENTİLER KARŞILANMALIDIR2024-2025 eğitim-öğretim yılı başında Eğitim Bir Sen Tokat 1 No.lu Şube Başkanı Şaban Ceylan, “ Yeni dönemin, geleceğe ilişkin sorumlulukların konuşulduğu, eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarının çözüme kavuşturulduğu, gelecek yıllara güven ve refah içinde erişmemizi sağlayacak eğitim sistemindeki dönüşümün temellerinin atılarak sağlam sütunlarının yükseldiği bir dönem olmasını temenni ediyor ve istiyor; bu uğurda üzerimize düşen sorumluluğu büyük bir gururla ve özveriyle yerine getirmeye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz” dedi.
Eğitim Bir Sen Tokat Şube Başkanı Şaban Ceylan açıklamasında şu başlıklara yer verdi.
Öğretmen istihdamının bölgeler arası dengesiz dağılımı, çalışma barışını ve iş motivasyonunu bozan sözleşmeli öğretmenlik ve mülakat uygulaması, yer değişikliği taleplerinin karşılanamaması, yasal düzenlemeye muhtaç kariyer basamakları sistemine süreklilik kazandırılamaması, ek ders ücretlerinin yetersizliği, okul yöneticiliğinin kariyer mesleği yerine ikincil görev olarak yürütülmeye çalışılması, okulların yardımcı personel ve bütçe sorunu gibi birçok konuda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir. Vakit kaybına tahammülü olmayan yapılması gereken çok iş, çözüme kavuşturulmayı bekleyen onlarca sorun bulunmaktadır.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Müfredatı’nın, değerlerine önem veren, bilgiyi beceriye dönüştüren, başarılı nesiller yetiştirecek bir müfredat olarak hayata geçirilecek olması yerinde olsa da yeni müfredatın uygulamaya konularak istenen sonuçları sağlaması ancak öğretmenlerin uyum sağlamasıyla mümkündür. Bu amaçla öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerine ağırlık verilmeli; öğretmenler, yeni müfredatı özümsemeleri ve öğrencilerine aktarabilmeleri için desteklenmeli ve teşvik edilmelidir.
Öğretmenlerin işlerinden memnuniyetleri ya da memnuniyetsizlikleri, eğitimin niteliğini, dolayısıyla ülkenin geleceğini ilgilendirmektedir. Öğretmenlerin umutsuzluğa kapılmalarını önlemek ve onlardan kaliteli hizmet almak için, kendilerine en başta iyi bir eğitim sistemi, iyi çalışma ortamı ve iyi imkânlar sunulmalıdır. Sorumluluk sahibi herkes, sorunlara çözüm üretme, beklentileri karşılama gayretinde olmalıdır.
Eğitim çalışanlarının alım gücü artırılmalıdır .
Enflasyonist ortamın alım gücünü düşürdüğü, ekonomik toparlanma ve gelişmenin sabit gelirlilerinin ceplerine yansımadığı bir süreç kamu görevlilerinin hayatını zorlaştırmakta, sendikal mücadeleyi çetinleştirmektedir.
Enflasyon baskısı altında nefes almakta güçlük çeken kamu görevlilerinin rahat nefes alması sağlanmalı; ücretlerde oluşan kayıpları ve enflasyona yenilme riskini giderecek mahiyette iyileştirmeler yapılmalıdır. Tasarruf, memurun üzerinden yapılmamalı, kamu görevlisi emeklilerinin sesi duyularak beklentileri karşılanmalıdır.
Yer değişikliği talepleri karşılanmalıdır .
Öğretmen atama ve yer değiştirme iş ve işlemlerinde eğitim ve öğretim faaliyetlerini sekteye uğratacak düzeydeki tasarım eksiklikleri, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanamamasına, mağduriyetlerin yanında çalışma barışının bozulmasına ve motivasyon kaybına neden olmaktadır. Dezavantajlı ve elverişsiz şartların hüküm sürdüğü yerleşim yerlerinde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik gönüllülüğü esas alacak tedbirlerin alınması, rasyonel bir atama ve yer değiştirme sisteminin kurulması, eğitimcilerin en büyük beklentilerindendir. Bu anlamda, hem öğretmenlerin yer değişikliği gibi temel çalışma haklarını hem de bölgeler arasında adil dağılımını sağlayacak objektif bir yer değişikliği takvimi Eğitim-Bir-Sen tarafından önerilmiştir. Bu önerinin, sıra tayininin hayata geçirilmesiyle birlikte uygulanması hâlinde yer değişikliği kaynaklı sorunlar büyük ölçüde çözülmüş olacaktır.
Mağduriyet giderilerek kalıcı bir kariyer sistemi kurulmalıdır .
Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla kariyer basamaklarının ilave mali haklarla birlikte yeniden hayat bulması öğretmenler arasında takdirle karşılanmış olsa da, uzman ve başöğretmenlik ünvanı alabilmek için mesleki tecrübe ve çalışma yerine yazılı sınavın başat kıstas hâline getirilmesi ve sınava başvuru için 10 ve 20 yıl gibi uzun hizmet sürelerinin aranması başka bir mağduriyeti beraberinde getirmiştir. Kariyer basamakları sürecinde ilerlemenin sadece öğretmenlikteki hizmet süresine dayalı olması ve sınav zorunluluğunun kaldırılması ile seçimlerden önce verilen sözün hayata geçirilerek öğretmenlikte 5 yılını tamamlamış olanların uzman öğretmenlik, 10 yılını tamamlamış olanların başöğretmenlik ünvanı için başvuru yapabilmesi yönünde bir düzenleme yapılmalıdır.
Eksiklikler giderilmeli, Öğretmenlik Meslek Kanunu adını hak eden bir içeriğe kavuşturulmalıdır .
Öğretmenlerin ve eğitim camiasının beklentisi, öğretmenlerin özlük haklarının tanımlanması ve geliştirilmesi; kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik ayrımının kaldırılması, resmî eğitim kurumlarındaki bütün öğretmenlerin kadrolu istihdamı, öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin yanı sıra görev ve yetkilerinde de ilerleme sağlayacak bir kariyer basamakları tasarımı, istihdamda güçlük çekilen bölgeler başta olmak üzere zorunlu hizmet gibi zorlayıcı dayatmalar yerine öğretmenlerin ilk atamadan itibaren atandıkları yerlerde çalışmaya istekli olmasını sağlayacak teşvik edici önlemler, eğitim ve öğretimle arasındaki sıkı bağ sebebiyle öğretmenlik kariyeri bağlamında düşünülmesi gerekli okul yöneticiliği ve yöneticilerin özlük hakları gibi konuları düzenleyen, resmî veya özel öğretim kurumu ayrımı yapmaksızın bütün öğretmenleri kapsayan bir Öğretmenlik Meslek Kanunu’dur.
Meclis’in Ekim ayında çalışmalarına başlamasıyla Genel Kurul’da görüşülmeye devam edecek olan Öğretmenlik Mesleği ve Millî Eğitim Akademisi Kanunu Teklifi, öğretmenlerin beklenti ve taleplerini karşılayan bir içerikle şekillenmelidir. Millî Eğitim Komisyonu görüşmelerinde dile getirdiğimiz önerilerimizin TBMM Genel Kurulu’nda dikkate alınması için elimizden geleni yapacağız.
Eğitim yöneticiliği liyakat ve kariyer ekseninde profesyonel bir meslek olarak yapılandırılmalıdır .
Eğitim yönetiminde temel sorun, yönetici seçme ve atamada belirsiz ve kestirilemez politikaların izlenmesi, uzun vadeli bir perspektifin oluşturulamaması, neticede kalıcı bir modelin inşa edilememesidir. Bir eğitim kurumuna öğretmen olarak atanabilme yeterliliğine sahip olmak o kuruma yönetici olarak atanabilmenin birinci şartı olmalı, eğitim kurumu yöneticiliği ikinci görev kapsamından çıkarılmalı, bu önemli vazife görevlendirme ile değil kadrolu olarak yürütülmelidir.Öğretim yılına hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir .
657 sayılı Kanun’un ek 32. maddesine göre ödenmekte olan öğretim yılına hazırlık ödeneği, öğretmenlerle birlikte eğitim-öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir.
Görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları yapılmalıdır .
Sendika olarak Kurum İdari Kurulu toplantılarında “Görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları ivedilikle gerçekleştirilmeli ve en geç iki yıllık periyotlarla yinelenmelidir” şeklindeki talebimizi dile getirmiştik. Son Kurum İdari Kurulu Çalışma Raporu’nda talebimiz kabul edilerek gerekli çalışmaların Personel Genel Müdürlüğü tarafından başlatılması kararı alınmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında norm kadro açığı ile hizmet gereklerine göre belirlenen münhal kadrolar için görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları açılmalı ve sınav takvimi ivedilikle ilan edilmelidir.
Hizmetli ve memurların hakları iyileştirilmelidir .
Genel idare hizmetleri, teknik hizmetler, yardımcı hizmetler ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların mali ve özlük hakları iyileştirilmeli, eğitim-öğretim sınıfı çalışanlarına tanınan haklar kendilerine de tanınmalıdır. Bununla birlikte, yardımcı hizmet sınıfı çalışanlarının görev tanımlarında belirsizlik giderilmelidir. Hizmetli ve memur gibi personelin görev tanımları bulunmamaktadır. Hizmetli kadrosunda görev yapan eğitim çalışanlarının en önemli sorunu, çalışma saatlerinin belirsizliği ve yapmakla yükümlü oldukları işlerin net olarak tanımlanmamasıdır. Memur ve hizmetlilerin görev tanımları yapılmalı, “Yöneticilerin verdiği diğer görevleri yapar” şeklindeki ifadelerin yer aldığı mevzuat hükümleri değiştirilmelidir. İkili eğitim yapan kurumlar başta olmak üzere, eğitim kurumlarında hizmetli kadrolarında görev yapanlar, haftada 40 saatin üzerinde çalışmasına rağmen, kendilerine fazla çalışma ücreti ödenmemekte; eğitim kurumunda çoğu durumda tek hizmetli olduğundan, personel yetersizliği gerekçe gösterilerek fazla çalışma karşılığı izin hakkından da faydalanamamaktadır. Personele, haftalık 40 saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmesi ya da personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma karşılığı izin hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır.
İşgücü Uyum Programı, güvencesiz yapısı ve düşük gelir getirisiyle okulların temizlik sorununa çözüm olamaz.
Eğitim ve öğretimin sağlıklı ve uygun ortamlarda yürütülmesi, ihtiyaçların yeterli ölçüde ve zamanında karşılanmasıyla mümkün olabileceğinden okullarımızda temizlik, güvenlik gibi hizmetleri yürüten yeterli sayıda yardımcı personelin varlığı olmazsa olmazdır. Okullarımızın yardımcı personel ihtiyacı kadrolu memur statüsünde personelle karşılanamadığından vazgeçilemez nitelikteki hizmetler, okul-aile birlikleri tarafından yapılan veya İŞKUR yönetimindeki geçici istihdam programlarıyla yürütülmeye çalışılmaktadır. Ancak okulların açıldığı bugünlerde halen çok sayıda okulun yardımcı personel ihtiyacı giderilememiştir. İŞKUR tarafından yeni uygulamaya konulan İşgücü Uyum Programı’nın da ihtiyacı karşılayamayacağı görülmektedir. İşgücü Uyum Programı’nın iş güvencesinden yoksun, adil ve yeterli bir gelir getirmeyen, sosyal güvencesiz bir çalışma biçimi olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle, geçmiş yılların aksine programa yapılan başvuru sayısı yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla bu palyatif çözümün de yeni eğitim-öğretim yılında okulların güvenlik, temizlik ve benzeri ihtiyaçlarına bir çözüm getirmeyeceği anlaşılmaktadır
Okul kantinlerinde boykot ürünlerinin satışına izin verilmemelidir.
İsrail’in abluka altında tuttuğu Gazze ve Filistin’in diğer bölgelerinde masum halka yönelik gerçekleştirdiği katliam, zulüm, insan hakları ihlalleri ve diğer insanlık dışı uygulamalara karşı sessiz kalmamak vicdani bir sorumluluktur. İsrail ekonomisine katkıda bulunmak, işgal ve zulmün devamına katkıda bulunmak anlamına gelmektedir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, yeni eğitim-öğretim yılının eğitim çalışanlarına, öğrencilerimize, velilerimize ve milletimize hayırlı olmasını; eğitimin sorunlardan arındırıldığı bir dönem olmasını diliyoruz.
Eğitim Bir Sen Tokat Şube Başkanı Şaban Ceylan açıklamasında şu başlıklara yer verdi.
Öğretmen istihdamının bölgeler arası dengesiz dağılımı, çalışma barışını ve iş motivasyonunu bozan sözleşmeli öğretmenlik ve mülakat uygulaması, yer değişikliği taleplerinin karşılanamaması, yasal düzenlemeye muhtaç kariyer basamakları sistemine süreklilik kazandırılamaması, ek ders ücretlerinin yetersizliği, okul yöneticiliğinin kariyer mesleği yerine ikincil görev olarak yürütülmeye çalışılması, okulların yardımcı personel ve bütçe sorunu gibi birçok konuda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir. Vakit kaybına tahammülü olmayan yapılması gereken çok iş, çözüme kavuşturulmayı bekleyen onlarca sorun bulunmaktadır.
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Müfredatı’nın, değerlerine önem veren, bilgiyi beceriye dönüştüren, başarılı nesiller yetiştirecek bir müfredat olarak hayata geçirilecek olması yerinde olsa da yeni müfredatın uygulamaya konularak istenen sonuçları sağlaması ancak öğretmenlerin uyum sağlamasıyla mümkündür. Bu amaçla öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerine ağırlık verilmeli; öğretmenler, yeni müfredatı özümsemeleri ve öğrencilerine aktarabilmeleri için desteklenmeli ve teşvik edilmelidir.
Öğretmenlerin işlerinden memnuniyetleri ya da memnuniyetsizlikleri, eğitimin niteliğini, dolayısıyla ülkenin geleceğini ilgilendirmektedir. Öğretmenlerin umutsuzluğa kapılmalarını önlemek ve onlardan kaliteli hizmet almak için, kendilerine en başta iyi bir eğitim sistemi, iyi çalışma ortamı ve iyi imkânlar sunulmalıdır. Sorumluluk sahibi herkes, sorunlara çözüm üretme, beklentileri karşılama gayretinde olmalıdır.
Eğitim çalışanlarının alım gücü artırılmalıdır .
Enflasyonist ortamın alım gücünü düşürdüğü, ekonomik toparlanma ve gelişmenin sabit gelirlilerinin ceplerine yansımadığı bir süreç kamu görevlilerinin hayatını zorlaştırmakta, sendikal mücadeleyi çetinleştirmektedir.
Enflasyon baskısı altında nefes almakta güçlük çeken kamu görevlilerinin rahat nefes alması sağlanmalı; ücretlerde oluşan kayıpları ve enflasyona yenilme riskini giderecek mahiyette iyileştirmeler yapılmalıdır. Tasarruf, memurun üzerinden yapılmamalı, kamu görevlisi emeklilerinin sesi duyularak beklentileri karşılanmalıdır.
Yer değişikliği talepleri karşılanmalıdır .
Öğretmen atama ve yer değiştirme iş ve işlemlerinde eğitim ve öğretim faaliyetlerini sekteye uğratacak düzeydeki tasarım eksiklikleri, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanamamasına, mağduriyetlerin yanında çalışma barışının bozulmasına ve motivasyon kaybına neden olmaktadır. Dezavantajlı ve elverişsiz şartların hüküm sürdüğü yerleşim yerlerinde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik gönüllülüğü esas alacak tedbirlerin alınması, rasyonel bir atama ve yer değiştirme sisteminin kurulması, eğitimcilerin en büyük beklentilerindendir. Bu anlamda, hem öğretmenlerin yer değişikliği gibi temel çalışma haklarını hem de bölgeler arasında adil dağılımını sağlayacak objektif bir yer değişikliği takvimi Eğitim-Bir-Sen tarafından önerilmiştir. Bu önerinin, sıra tayininin hayata geçirilmesiyle birlikte uygulanması hâlinde yer değişikliği kaynaklı sorunlar büyük ölçüde çözülmüş olacaktır.
Mağduriyet giderilerek kalıcı bir kariyer sistemi kurulmalıdır .
Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla kariyer basamaklarının ilave mali haklarla birlikte yeniden hayat bulması öğretmenler arasında takdirle karşılanmış olsa da, uzman ve başöğretmenlik ünvanı alabilmek için mesleki tecrübe ve çalışma yerine yazılı sınavın başat kıstas hâline getirilmesi ve sınava başvuru için 10 ve 20 yıl gibi uzun hizmet sürelerinin aranması başka bir mağduriyeti beraberinde getirmiştir. Kariyer basamakları sürecinde ilerlemenin sadece öğretmenlikteki hizmet süresine dayalı olması ve sınav zorunluluğunun kaldırılması ile seçimlerden önce verilen sözün hayata geçirilerek öğretmenlikte 5 yılını tamamlamış olanların uzman öğretmenlik, 10 yılını tamamlamış olanların başöğretmenlik ünvanı için başvuru yapabilmesi yönünde bir düzenleme yapılmalıdır.
Eksiklikler giderilmeli, Öğretmenlik Meslek Kanunu adını hak eden bir içeriğe kavuşturulmalıdır .
Öğretmenlerin ve eğitim camiasının beklentisi, öğretmenlerin özlük haklarının tanımlanması ve geliştirilmesi; kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik ayrımının kaldırılması, resmî eğitim kurumlarındaki bütün öğretmenlerin kadrolu istihdamı, öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin yanı sıra görev ve yetkilerinde de ilerleme sağlayacak bir kariyer basamakları tasarımı, istihdamda güçlük çekilen bölgeler başta olmak üzere zorunlu hizmet gibi zorlayıcı dayatmalar yerine öğretmenlerin ilk atamadan itibaren atandıkları yerlerde çalışmaya istekli olmasını sağlayacak teşvik edici önlemler, eğitim ve öğretimle arasındaki sıkı bağ sebebiyle öğretmenlik kariyeri bağlamında düşünülmesi gerekli okul yöneticiliği ve yöneticilerin özlük hakları gibi konuları düzenleyen, resmî veya özel öğretim kurumu ayrımı yapmaksızın bütün öğretmenleri kapsayan bir Öğretmenlik Meslek Kanunu’dur.
Meclis’in Ekim ayında çalışmalarına başlamasıyla Genel Kurul’da görüşülmeye devam edecek olan Öğretmenlik Mesleği ve Millî Eğitim Akademisi Kanunu Teklifi, öğretmenlerin beklenti ve taleplerini karşılayan bir içerikle şekillenmelidir. Millî Eğitim Komisyonu görüşmelerinde dile getirdiğimiz önerilerimizin TBMM Genel Kurulu’nda dikkate alınması için elimizden geleni yapacağız.
Eğitim yöneticiliği liyakat ve kariyer ekseninde profesyonel bir meslek olarak yapılandırılmalıdır .
Eğitim yönetiminde temel sorun, yönetici seçme ve atamada belirsiz ve kestirilemez politikaların izlenmesi, uzun vadeli bir perspektifin oluşturulamaması, neticede kalıcı bir modelin inşa edilememesidir. Bir eğitim kurumuna öğretmen olarak atanabilme yeterliliğine sahip olmak o kuruma yönetici olarak atanabilmenin birinci şartı olmalı, eğitim kurumu yöneticiliği ikinci görev kapsamından çıkarılmalı, bu önemli vazife görevlendirme ile değil kadrolu olarak yürütülmelidir.Öğretim yılına hazırlık ödeneği tüm eğitim çalışanlarına ödenmelidir .
657 sayılı Kanun’un ek 32. maddesine göre ödenmekte olan öğretim yılına hazırlık ödeneği, öğretmenlerle birlikte eğitim-öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir.
Görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları yapılmalıdır .
Sendika olarak Kurum İdari Kurulu toplantılarında “Görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları ivedilikle gerçekleştirilmeli ve en geç iki yıllık periyotlarla yinelenmelidir” şeklindeki talebimizi dile getirmiştik. Son Kurum İdari Kurulu Çalışma Raporu’nda talebimiz kabul edilerek gerekli çalışmaların Personel Genel Müdürlüğü tarafından başlatılması kararı alınmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında norm kadro açığı ile hizmet gereklerine göre belirlenen münhal kadrolar için görevde yükselme ve ünvan değişikliği sınavları açılmalı ve sınav takvimi ivedilikle ilan edilmelidir.
Hizmetli ve memurların hakları iyileştirilmelidir .
Genel idare hizmetleri, teknik hizmetler, yardımcı hizmetler ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların mali ve özlük hakları iyileştirilmeli, eğitim-öğretim sınıfı çalışanlarına tanınan haklar kendilerine de tanınmalıdır. Bununla birlikte, yardımcı hizmet sınıfı çalışanlarının görev tanımlarında belirsizlik giderilmelidir. Hizmetli ve memur gibi personelin görev tanımları bulunmamaktadır. Hizmetli kadrosunda görev yapan eğitim çalışanlarının en önemli sorunu, çalışma saatlerinin belirsizliği ve yapmakla yükümlü oldukları işlerin net olarak tanımlanmamasıdır. Memur ve hizmetlilerin görev tanımları yapılmalı, “Yöneticilerin verdiği diğer görevleri yapar” şeklindeki ifadelerin yer aldığı mevzuat hükümleri değiştirilmelidir. İkili eğitim yapan kurumlar başta olmak üzere, eğitim kurumlarında hizmetli kadrolarında görev yapanlar, haftada 40 saatin üzerinde çalışmasına rağmen, kendilerine fazla çalışma ücreti ödenmemekte; eğitim kurumunda çoğu durumda tek hizmetli olduğundan, personel yetersizliği gerekçe gösterilerek fazla çalışma karşılığı izin hakkından da faydalanamamaktadır. Personele, haftalık 40 saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmesi ya da personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma karşılığı izin hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır.
İşgücü Uyum Programı, güvencesiz yapısı ve düşük gelir getirisiyle okulların temizlik sorununa çözüm olamaz.
Eğitim ve öğretimin sağlıklı ve uygun ortamlarda yürütülmesi, ihtiyaçların yeterli ölçüde ve zamanında karşılanmasıyla mümkün olabileceğinden okullarımızda temizlik, güvenlik gibi hizmetleri yürüten yeterli sayıda yardımcı personelin varlığı olmazsa olmazdır. Okullarımızın yardımcı personel ihtiyacı kadrolu memur statüsünde personelle karşılanamadığından vazgeçilemez nitelikteki hizmetler, okul-aile birlikleri tarafından yapılan veya İŞKUR yönetimindeki geçici istihdam programlarıyla yürütülmeye çalışılmaktadır. Ancak okulların açıldığı bugünlerde halen çok sayıda okulun yardımcı personel ihtiyacı giderilememiştir. İŞKUR tarafından yeni uygulamaya konulan İşgücü Uyum Programı’nın da ihtiyacı karşılayamayacağı görülmektedir. İşgücü Uyum Programı’nın iş güvencesinden yoksun, adil ve yeterli bir gelir getirmeyen, sosyal güvencesiz bir çalışma biçimi olduğu değerlendirilmektedir. Bu nedenle, geçmiş yılların aksine programa yapılan başvuru sayısı yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla bu palyatif çözümün de yeni eğitim-öğretim yılında okulların güvenlik, temizlik ve benzeri ihtiyaçlarına bir çözüm getirmeyeceği anlaşılmaktadır
Okul kantinlerinde boykot ürünlerinin satışına izin verilmemelidir.
İsrail’in abluka altında tuttuğu Gazze ve Filistin’in diğer bölgelerinde masum halka yönelik gerçekleştirdiği katliam, zulüm, insan hakları ihlalleri ve diğer insanlık dışı uygulamalara karşı sessiz kalmamak vicdani bir sorumluluktur. İsrail ekonomisine katkıda bulunmak, işgal ve zulmün devamına katkıda bulunmak anlamına gelmektedir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, yeni eğitim-öğretim yılının eğitim çalışanlarına, öğrencilerimize, velilerimize ve milletimize hayırlı olmasını; eğitimin sorunlardan arındırıldığı bir dönem olmasını diliyoruz.